a) Tanımı:Zayıflık paraziti olarak bilinir. Uygun koşullar sağlandığında ancak konukçuyu
hastalandırır. 20–25 0C sıcaklık ve % 90–95 orantılı nem, en iyi yayılma koşullarıdır.
Böyle uygun koşullar, özellikle havalandırması iyi olmayan örtü altı yetiştiriciliğinde,
doğada ve depolarda çoğu zaman bulunmaktadır. Fungusun sporları renksizdir ve
kurşuni renkteki görünüm koyu renkli sporlardan ileri gelmektedir. Uygun
konukçu bulamayan sporlar kurak şartlarda 2 saatten fazla yaşayamaz.
b) Belirtileri:Çok geniş bir konukçu türüne sahip olan kurşuni küf etmeni, her konukçuda
değişik görünüşte hastalık tablosu oluşturur. Gövde ve meyve enfeksiyonları yapar.
Önce toplu iğne başı kadar küçük olan belirtiler epidermis altında gelişerek
genişler ve dokulara yayılır. Epidermis çatlayarak konukçunun su kaybına neden
olur. Sebzelerde meyve sapı lezyonları meyve dökümüne neden olabilir. Konukçunun
çiçeklenme zamanında taç yaprakları hastalığa çok duyarlıdır. Fungus bu kısımlardan
girerek meyveye geçer ve meyve çürüklüğüne sebep olur. Yumrulu bitkilerde
lezyonlar büyüdükçe yumuşak çürüklük meydana gelir. Hastalık tarlada başlar ise
depoda da devam eder. Soğan yumruları üzerinde kurşun renkli küf tabakası
dikkat çeker.
c) Mücadelesi: Botrytis hastalığı ile kültürel ve kimyasal
mücadele yapılır. Kültürel mücadele şu şekilde yapılır.
Seralarda iyi havalandırma yapılarak sıcaklık ve
orantılı nemin yükselmesi önlenmelidir. Bitkiler arasında hava akımının olması için sık
dikim yapılmamalıdır. Hastalıktan zarar görmüş bitkiler sökülerek imha
edilmelidir. Dengeli gübreleme ve iyi bakım yapılarak
bitkilerin sağlıklı gelişmeleri sağlanmalıdır. Hasattan sonra bütün bitki artıkları toplanarak
yakılmalıdır.
Kimyasal mücadele ise hastalığın ilk belirtileri
görüldüğünde veya bitkilerin çiçeklenme devresinde iken başlar. Yeşil aksam
ilaçlamasında sırt pülverizatörü veya 56 atomizer kullanılmalıdır. İlaçlamalar
10 gün arayla yapılmalı, son ilaçlama ile hasat arasında 15 günlük zaman süresi
olmalıdır.
KÖK ÇÜRÜKLÜĞÜ (Çökerten)
a) Tanımı: Toprakta yaşayan ve tohumla taşınıp çoğalabilen çeşitli fungusların hepsi kök çürüklüğü (çökerten) hastalığına sebep olmaktadır. Bitkilerin köklerine zarar vererek gelişmelerine ve hatta ölümlerine sebep olur.
b) Belirtileri; Kök çürüklüğü (çökerten) tohumların çimlenmesinden sonraki safhada fide devresinde görülen bir hastalıktır. Aynı zamanda çıkıştan önce de tohumlarda zarar meydana getirebilir. Fide devresinde fidelerin toprakla temas eden kök boğazlarından itibaren devrildikleri görülür. Gerek çıkış öncesi, gerek çıkış sonrası meydana gelen ölümler sonucu fidelerin yerlerinde boşluklar oluşur. Fidelik koşullarının uygun olmadığı durumlarda hastalık, fidelerin tamamen ölmesine sebep olur. Hastalık ülkemizde fide ile üretilen bütün alanlara yayılmış durumdadır. c) Mücadelesi:Kültürel ve kimyasal mücadele yöntemleri uygulanır. Kültürel mücadele yöntemlerini şöyle sıralayabiliriz. *Zarar gören fidelerin harç toprağı boşaltılıp kabın içerisi temizlendikten sonra yeniden fide toprağı hazırlanmalıdır. *Tohum ekimi sık yapılmamalıdır. Hastalıklı fideler temizlenmelidir. *Fidelikler uygun hava koşullarında açılıp sık sık havalandırılmalıdır. *Fazla sulamadan kaçınılmalıdır. *Gereksiz yere fazla azotlu gübre verilmemelidir. *Erken ekim yapmaktan kaçınılmalıdır. *Fidelikler bol güneş alan, soğuk rüzgârları tutmayan yerlere kurulmalıdır. *Taban suyu yüksek olan yerlerde ekim yapılmamalı veya toprak drene edilmelidir. Kimyasal mücadele de ise ilaçlamalar tohum ilaçlaması, toprak ilaçlaması (ekimden önce, ekimden sonra) ve fidelerin yüzeye çıkışından sonra yapılabilir
MİLDİYÖ
a) Tanımı: Fungusun yapraklardan çıkan konidioforları
renksiz, seyrek dallı ve kalın zarlıdır. Uçlarında limon şeklinde konidiler
bulunur. Hastalık etmeni kışı, çürüyen bitkilerde oospor halinde geçirir.
İlkbaharda sporların çimlenmesiyle primer enfeksiyon kendini gösterir.
Yapraklarda konidiler meydana geldiğinde rüzgâr veya böcekler ile bunlar sağlam
bitkilere taşınır. Konidilerin çimlenmesi yaprak içinde ve üreme organlarında
hastalığın yayılmasına neden olur.
b) Belirtileri: Yapraklar üzerinde önce küçük, soluk veya
sarımsı lekeler halinde kendini gösterir. Hastalık ilerledikçe bu lekelerin
renkleri kahverengi veya siyah olur. Uygun havalarda ve sıcaklığın 16 22 o C
olduğu durumlarda lekelerin alt yüzlerinde beyaz veya kül rengi bir örtü
meydana gelir. Bunlar hastalığın konidi örtüsüdür ve hastalığın yayılması
bunlarla olur. İleri safhalarda lekeler yırtılarak kurur ve bazen de çürür.
Epidemi ise 19–22 o C’lerde ve orantılı nemin %80’in üzerinde bulunduğu
koşullarda gerçekleşir. Hastalık sadece yapraklarda kalmayıp meyvelere de
geçebilir. Bu durumda lekeler yapraktaki lekeleri andırır. Meyvelerdeki lekeler
yeşil çerçeve ile diğer lekelerden ayrılır.
Yaprak ve meyvede zarar oluşturmasının yanında dallarda da
zarar yapmaktadır. Bitkide hastalık ne kadar erken görülür ve epidemi yaparsa
ürün kaybı o kadar büyük olur. Hasat zamanında mildiyönün meyve ve çiçeklerde
görülmesi hem ürünün miktarını hem de ticari değeri düşürür. Bu devre de
epidemi oluşursa meydana gelecek zarar % 100’e kadar yükselir.
c) Mücadelesi: Kültürel ve kimyasal mücadele yöntemleri
uygulanır. Kültürel mücadele yöntemlerini şöyle sıralayabiliriz:
*Sık dikim
yapılmamalı, yapılmış ise seyreltme zamanında yapılmalıdır.
*Tarlada
çapalama ile yabancı otlarla mücadele yapılmalı, bitkiler arasında hava
dolaşımı sağlanmalıdır.
*Hastalıklı
bitkiler toplanıp tarladan uzaklaştırılmalıdır.
*Tohumlar sık
ekilmemelidir.
*Aşırı
sulamadan kaçınılmalıdır.
*Fazla azotlu
gübre kullanılmamalıdır.
*Tarlada
şaşırtma seyrek yapılmalıdır. Kimyasal mücadeleye yapraklarda 3–5 mm çapında kahverengi
lekelerin alt yüzünde beyaz kül gibi konidi örtüsünün görülmesiyle başlanır.
Mildiyö enfeksiyonları yaprakların alt kısmında oluştuğundan ilaçlamalar
mutlaka yaprak alt yüzeylerinde ve bitkinin her tarafına ilaç gelecek şekilde
uygulanmalıdır. İlaçlamalar 7–10 gün arayla hastalığın şiddetine ve iklim
koşullarına göre 3–8 kez tekrarlanmalıdır. Ancak meyve ve sebzesi yenen bitkilerde
son ilaçlama ile hasat arasında en az 7–10 günlük bir ara bırakılmalıdır.
KÜLLEME
a) Tanımı: Fungusun miselleri bölmeli olup yaprak, sürgün, çiçek demetleri ve bazı çeşitlerde meyveler üzerinde gelişerek beyaz bir örtü oluşturmaktadır. Fungus kışı sürgün ve hasta yapraklar üzerinde geçirir. Ertesi yıl bunların çatlaması ile ortama yayılan sporlar primer enfeksiyonu başlatır. Yaz boyunca meydana gelen konidiosporlar rüzgâr ve böceklerle etrafa yayılarak sekonder enfeksiyonu oluşturur. Enfeksiyon için optimum hava sıcaklığı 27 oC’dir. Etmenin yayılma süresi 3–7 gündür. b) Belirtileri: Hastalık meyve ağaçlarında yaprak, çiçek sürgün ve meyveleri üzerinde, sebzelerin yapraklarında, süs bitkilerinde ise gövde, yaprak, yaprak sapı, çiçek sapı ve çiçeklerinde görülür. Külleme, yaprakların alt yüzeylerinde bazı durumlarda ise üst yüzeyinde küçük, zamanla gelişen unsu görünüşte, beyaz lekeler oluşturur. Hastalığa daha çok genç yapraklar yakalanır. Hasta yapraklar normal olarak gelişemez, dar ve mızrak gibi uzun ve içe doğru hafifçe kıvrılmış görünüm alır. Renkleri zamanla kirli kahverengiye dönüşür ve erken dökülür.
Küllemeli çiçekler normal gelişmez ve taç yaprakları normale
göre daha kalındır. Yaprak ve sapları unlu örtü ile kaplıdır. Çanak yapraklar
ise deforme olmuş durumdadır. Külleme hastalığı sürgünlerin zayıf oluşmasına,
kurumasına, yaprakların normalden az fotosentez yapmasına, çiçek goncalarının
açmamasına, meyvelerin küçük, şekilsiz ve lekeli olmasına neden olur.
c) Mücadelesi: Kültürel ve kimyasal mücadele yöntemleri
uygulanır. Kültürel mücadele yöntemlerini şöyle sıralayabiliriz. Aşırı sulamadan kaçınılmalıdır.
Özellikle sisleme şeklinde sulama
yapılmamalıdır. Gübreleme ve toprak işleme
bitkinin istediği şekilde yapılmalıdır.
Sık dikimden ve ağaçların
havalanmasını engelleyecek budama şeklinden kaçınılmalıdır. Hasattan ve budamadan sonra
hastalıklı bitki artıkları toplanarak yakılmalı ya da uzaklaştırılmalıdır.
Kimyasal mücadelede ise yapraklar üzerinde hastalığın
belirtileri görüldüğünde ilaçlama yapılır. İlaçlamalar bir hafta arayla
yinelenir. Meyve ağaçlarında ise 1. İlaçlama pembe çiçek tomurcuğu döneminde,
2. ilaçlama çiçek taç yapraklarının %60-70’i döküldüğü zaman, 3. ve diğer
ilaçlamalar ise mayıs ayı sonuna kadar birer hafta, haziran ayının üçüncü
haftasının sonuna kadar 10’ar gün ara ile yapılmalıdır.
KARALEKE
a) Tanımı: Hastalık etmeninin saprofit ve parazit olmak
üzere iki devresi vardır. Saprofit dönem sonbaharda yere dökülen ölü
yapraklarla başlar. Parazit dönem ise fungusun canlı dokularda sürdürdüğü
yaşamını kapsar. Hastalık etmeni bölmelidir. İlk başta renksiz olan miseller
daha sonra giderek kahverengileşir. Epidermis ve kütikula arasında gelişir ve
zamanla kütikulayı parçalar. Miselyumların ucunda kısa, dipleri kalın, uç kısmı
ise ince konidiforlar ve bunların ucunda da konidiler oluşur.
b) Belirtileri: Hastalık bitkinin yaprak, yaprak sapı,
çiçek, çiçek sapı ve gövdesinde görülür. Genellikle yaprakların üst yüzeyleri
pudra veya un serpilmiş gibi bir toz ile kaplanır. Bu tozun rengi kurşuni
kahverengiden beyaza değin değişir. Yapraklar donuklaşır ve sertleşir. Renkleri
kirli koyu yeşil, uçları ise kıvrıktır. İleri dönemde ise kurur. Hasta
bitkilerde büyüme ve çiçeklenme olmaz, yapraklar dökülür.
c) Mücadelesi: Kültürel ve kimyasal mücadele yöntemleri
uygulanır. Kültürel mücadele yöntemlerini şöyle sıralayabiliriz: Anaç olarak hastalıksız ve
sağlıklı bitkiler kullanılmalıdır.
Uzun süreli durgun, sıcak ve
nemli hava koşullarına engel olunmalıdır. Bitkilere gereğinden fazla su
verilmemeli, özellikle üstten sulama yapılmamalıdır.
Bitkilerin hastalıklı kısımları
budanıp ayıklanmalı, yakılarak yok edilmelidir. Hastalıklı yapraklar sonbaharda
toplanarak yakılmalıdır.
Kimyasal mücadelede ise sık sık kükürt veya kükürtlü
preparatlı ilaçlama yapılmalıdır. İlaçlama da ilacın bitkinin her yerine iyice
dağılmasına dikkat edilmelidir. Etkili olması için açıkta yetiştirilen
bitkilerde 18–20 oC, seralarda ise 20–25 oC sıcaklık olmalıdır.
Meyve ağaçlarında 1. ilaçlama çiçek tomurcukları patlamak
üzereyken, 2. İlaçlama beyaz rozet devresinde, 3. ilaçlama ise çiçek taç
yapraklarının % 80-90’ı döküldüğü zaman, diğer ilaçlamalar havalar yağışlı
giderse hafta da bir, yağışsız giderse 12–13 günde bir yapılmalıdır.
ANTRAKNOZ
a) Tanımı: Hastalık etmeni kışı tohum içinde veya tarladaki
hastalıklı bitki artıkları üzerinde geçirir. Bulaşık tohumların tarlada
çimlenmesi sonucunda belirir ve önce kotiledonlarda görülür. Fungus uygun iklim
koşullarında yaprak, dal veya meyvelerde 4–5 gün içinde çimlenme süresini
tamamlayarak leke oluşturur. Enfeksiyon için en uygun sıcaklık 27 0 C’
altındaki sıcaklıklar ve % 92’nin üstünde olan orantılı nemdir. Hastalığın
gelişmesi için uygun sıcaklık 17–23 0 C, minimum 15 0C, maksimum sıcaklık ise
31 0C’dir.
b) Belirtileri: Hastalık, yapraklar üzerinde esmer veya
siyah yuvarlağımsı lekeler halinde belirir. Lekeler birleşip büyür ve gayri
muntazam bir şekil alır. Daha sonra bu lekeler buruşup parçalanır. Sonunda
yaprak hatta bütün bitki kuruyarak ölebilir. Yaprak sapları üzerinde uzunumsu
esmer, hafif çukur lekeler meydana gelir.
Meyvelerde 1–2 mm çapında daha büyük daire ve bazen de
çöküntü halinde lekeler oluşur. Daha sonra bunların kavuniçi bir renk alması ile
tanınması daha kolay olur. Bu fungus haziran, temmuz ayları yağışlı geçen
yıllarda epidemi oluşturarak önemli seviyede ürün kaybına neden olur.
c) Mücadelesi: Kültürel ve kimyasal mücadele yöntemleri
uygulanır. Kültürel mücadele yöntemlerini şöyle sıralayabiliriz. Tohumluk hastalığın görülmediği
tarla veya bölgelerden alınmalıdır.
En az 3 yıl ekim nöbeti
uygulanmalıdır. Tarladaki antraknozlu bitki
artıkları yok edilmelidir.
Hastalığın her yıl epidemi
yaptığı yerlerde dayanıklı çeşitler ekilmelidir. Kimyasal mücadelede ise ekim öncesinde tohum ilaçlaması ve
ekim sonrası yeşil aksam ilaçlaması yapılmalıdır.
BAKTERİLER
a) Tanımı: Tek hücreli bitkisel organizmalardır ve hücrelerinde
klorofil bulundurmaz. Bölünerek çoğalır. Çubuk, küre veya sarmal şeklinde olabilir.
Hastalık yapan bakteriler genellikle çubuk şeklinde ve sporsuzdur. Kamçılı ya
da kamçısız olmalarına göre hareketli veya hareketsizdir. b) Belirtileri; Bakteriler bitkilerde çeşitli semptomlara
neden olur. Bunlar; Solgunluk: Örnek, domates bakteriyel solgunluk
Yaprak lezyonları: Örnek, vahşi ateş hastalığı Çürüklük: Örnek, yaş çürüklük Şekil bozuklukları: Örnek, kök kanseri Bakteriyel akıntılar: Örnek, ateş yanıklığı
Bakteriler bitki bünyesine çeşitli yollardan girer. Bitkiye
patojen bakterilerin çoğu bitki dokusuna çeşitli nedenlerle önceden açılmış
olan yaralardan girer ve çoğunlukla hücreler arası boşluklarda bulunur. Bazı
bakteriler ise doğal açıklıklardan girer. Her ne şekilde olursa olsun hücreler
arası boşluklara giren ve orada çoğalan bakteri hücreleri toksinler, enzimler
ve bazı uyarıcı hormonlar salgılayarak çeşitli semptomlar meydana getirir. Bakterilerin
salgıladığı toksinler hücreleri ve dokuyu öldürür, nekroz meydana getirir. Enzimler ise hücre zarlarını eritir ve hücrelerde
bozukluklar ya da yaş çürüklükler yapabilir. Uyarıcı hormonlarda hücreleri
uyarır ve onların normale göre daha hızla çoğalmalarına, büyümelerine ve
sonunda tümörlerin oluşmasına neden olur. İletim borularına girip orada
yerleşen bakteriler de vardır. Bunlar, sistemik enfeksiyonları meydana
getirmektedir. Kültür bitkilerinde hastalık yapan bakteriler çeşitli yollarla
bulaşır ve yayılır.
Rüzgârlar: Rüzgâr, mekaniksel etkisi ile bitkileri yaralayarak
bakteriler için giriş kapılarını açtığı gibi doğrudan onların bir bitkiden
diğerine sürükler. Yağmur: Bakteri hücrelerinin yayılmasında yağmurlar da etkendir.
Nemli havalarda oluşan ve bakteri hücrelerinin çok bol bulunduğu sızıntılar,
yağmur damlalarıyla etrafa dağılmakta ve sağlam bitkilere ya da organlara
ulaşmaktadır. Böcekler: Çeşitli böcekler bakteri hücrelerini çeşitli organlara
bulaştırıp sağlam bitkilere taşır. Toprak: Bazı bakteriler toprak kökenlidir. Orada yıllarca canlı
biçimde kalabilir. Topraktan bitkiye geçerek hastalığa sebep olur Tohum: Bakteri hücreleriyle bulaşık olan tohumun ekilmesinden elde
edilen yeni bitkiler de hastalıklı olur. Bakterilerin yayılmasında tohumun rolü
büyüktür.
c) Mücadelesi: Bitki patojenik bakterilerle mücadele oldukça
güç olmakla birlikte genellikle çeşitli kontrol yöntemleri uygulanmaktadır. Ancak
öncelikle koruyucu önlemlere ağırlık verilmelidir. Bakterilerle mücadele
yöntemlerini şöyle sıralayabiliriz: Bakterilerden arî sağlıklı üretim
materyalleri kullanılmalıdır. Hastalıklı bitki artıklarını
uzaklaştırarak, yakarak veya gömerek yok etmek gerekir. Yayılmayı önlemek için hastalıklı
bitkilerle temas etmiş alet ve ellerin dezenfekte edilmesi gerekir. Dayanıklı çeşitlerin kullanımı bu
hastalıklardan dolayı ortaya çıkabilecek kayıpları önlemede fayda sağlar. Kimyasal mücadele uygulaması
özellikle bakırlı ilaçların yeşil aksama uygulamalarından oldukça iyi sonuç
alınmaktadır. Yaprak lekeleri ve yanıklıklara
karşı bordo bulamacı ve diğer hazır bakırlı preparatların uygulamasında fayda
vardır. Toprak kaynaklı hastalık yapan
bakterilerle buhar, elektrik, sıcak su veya formaldehit gibi kimyasal
maddelerle sterilize edilmelidir. Tohumla taşınan bakteriler ise
tohumun bulaşması durumunda tohumların sodyum hipoklorit gibi solüsyonlarda
kısa bir süre tutmak gerekir. Konukçuluk yapan yabancı otların
ortamdan uzaklaştırılması gerekir. Temiz tohum seçimi yapılmalıdır.
VİRÜSLER
a) Tanımı: Virüs hastalıklarının oluşturduğu semptomların
önceden beri bilinmesine rağmen bu hastalıkların etmenlerin virüs olduğu son
yıllarda tanınmaya başlamıştır. Bitkilerde hastalık yapan yaklaşık 600 adet
virüs bilinmektedir. Virüsler sadece elektron mikroskop altında görülebilen
nükleoprotein molekülleri olup sadece canlı hücreler içinde çoğalabilmektedir.
Virüsler tek bir nükleik aside sahiptir.
Virüsler bulundukları hücrenin metabolizmasını değiştirerek
hücre veya organizmanın yaşam fonksiyonlarına zararlı olacak anormal koşullar
oluşmasına neden olur. Virüsler bölünemez veya herhangi bir üreme yapısı
oluşturamaz.
b) Belirtileri: Virüsler bitkilerde genel olarak bitki
gelişmesinin gerilemesine, verim azalmasına, bitki ömrünün kısalmasına, nekroz
ve ölü doku oluşumuna ve anormal büyümelere neden olur. Bitkilerde görülen en
tipik virüs semptomları şunlardır:
Mozaik semptomları: Bitkinin
yeşil aksamında açık yeşil, sarı yahut beyaz sahaların iç içe bitki yaprağının
veya meyvesinin normal rengi ile beraber bulunmasıdır. Beneklik; iz şeklinde
renk farklılıkları, halka, çizgi desenleri, damarda renk açılması şeklinde
görülür. Sarılık semptomları: Homojen
olarak bitkilerde yeşil aksamdaki renk değişmesidir ( kloroz, sarılık,
bronzlaşma ve kızarma ).
Halkalı leke semptomları: Yaprak,
meyve, dal ve gövdede halkalı sarı veya nekroz lekelerdir.
Bu üç semptom dışında bodurluk, cücelik, yaprak kıvrılması,
rozet oluşumu, cadısüpürgesi, doku yassılaşması ve deformasyonu, tümör, gövde
veya meyvede tozlaşma gibi semptomlar sayılabilir.
Virüslerin bitkiden
bitkiye taşınması şu yollarla gerçekleşir:
Vegatatif çoğalma organları ile:
Özellikle meyve ve süs bitkisi ağaçları, çubuk, çelik yumru ve rizomlarla
çoğalır. Eğer ana bitki virüsle bulaşık ise yeni meydana gelecek bireylerde de
virüslü oluşacaktır.
Mekanik olarak bitki özsuyu ile:
Bu taşınma hasta bitkinin sağlam bitki ile teması sırasında direkt bitki
özsuyunun transferi ile gerçekleşir. Çok yakın bitkiler arasında rüzgârın
bitkileri birbirine çarpması, kültür faaliyetleri sırasında bitkilerin
yaralanmaları ve aletlerle bitkilerin özsuyunun başka bir bitkiye bulaşması ile
taşınma gerçekleşir.
Tohumla bitkiden bitkiye taşınma;
Virüslerin bir kısmının tohumlarla taşındığı ispat edilmiştir. Ancak bu oran
çok düşüktür.
Polen ile taşınma: Az sayıdaki
bitki virüs hastalığının etmeni virüslerle bulaşık polen tozunun aynı türün
sağlam bitki yumurtalığını döllediğinde meydana elen meyve virüslü olur. Aynı
zamanda bu virüs ana bitkiye de meyve yolu ile geçmiş olur. Örnek olarak, vişne
sarılık virüsünü verebiliriz.
Böcek ile taşınma: Bazı böcek
türleri tek bir virüsün taşıyıcılığını yaparken bazı böcek türleri ise çok
sayıda virüs türünü taşıyabilir.
Nematod ile taşınma: Nematodlar
önce hasta bitki kökleri ile beslenerek virüsleri bünyelerine alır ve toprak
içindeki hareketiyle sağlam bitki köküne rastlayıp onun üzerinde beslenirken
vücudunda var olan virüsü sağlam bitkiye enjekte eder.
Fungus ile taşınma: Virüs,
bulaşık bitkiden o bitki kökündeki fungusa ve onun kışlayacakları sporlara
geçer. Bu sporların çimlenmesi ile ortaya çıkan yeni zoosporlar, virüsü sağlam
konukçu köküne ulaştırarak ona virüsü bulaştırır.
c) Mücadelesi:
Virüslerle mücadelede 4 yöntem uygulanmaktadır.
Virüs kaynaklarının yok edilmesi:
Virüs hastalığının enfeksiyon kaynağı yabancı otlar, diğer bitkiler, bitki
artıkları, kullanılan aletler, generatif ve vegatatif üretim materyalleri
olabilir. 17 Virüslerin taşınmasında rol oynayabilecek olan yabancı otlar
herbisit veya başka bir mücadele yöntemi ile bitkiden uzaklaştırılması
gerekmektedir. Enfekteli bitki artıkları ve tarlada hasat edilmeden kalan
bitkiler yakma veya bazı yöntemlerle imha edilerek diğer bitkilerden uzaklaştırılmalıdır.
Virüsler ile bulaşık olan alet, makine ve elbise hastalıklı bitkinin doğrudan
teması ile sağlıklı bitkiye geçebilir. Bu gibi durumların önüne geçebilmek için
kullanılan bu aletlerin dezenfekte edilmesi gerekir.
Üretimde kullanılacak olan generatif ve vegatatif üretim
materyallerinin sağlıklı bitkilerden alınması veya bunlarda bulunan virüslerin
uygun mücadele yöntemi ile yok edilmesine gidilmelidir.
Enfekteli bitkilerden virüslerin
yok edilmesi: Bu uygulamalara örnek olarak sıcaklık uygulamalarında termotropik
yöntemler ve virüsten arî bitki elde etmede kullanılan uç meristem kültürü
verilebilir.
Vektörlerin kontrolü: Virüs
hastalıklarıyla, enfeksiyon kaynağından sağlıklı bitkilere virüs taşıyan
vektörlerin kontrolü ile mücadele edilebilir. Bunun için koruyucu bitkiler
kullanılarak kültür bitkileri, vektörlerin ulaşamayacağı uzaktaki yerlerde
yetiştirilebilir, renkli ve parlak malzemelerden yararlanılabilir ve bitkilerin
ekim ve hasat tarihleri değiştirilebilir.Yine bu amaçla genellikle böcekler tarla
kenarlarında biriktiğinden ve tarla içinde popülasyonları daha az olduğundan
tarla alanları büyük tutulmalı ve bitkiler birbirlerine temas edecek şekilde
sık dikilmemelidir.
Dayanıklı bitki çeşidi ıslahı ve
çapraz korunma: Virüs hastalıklarına ve onları taşıyan vektörlere dayanıklı
çeşit üretimi oldukça karmaşık bir konu olup bu tip ıslah çalışmalarında
bitkilerin diğer özelliklerinin de dikkate alınması gerekir.